Aborjin Soykırımı
İngilizler sömürgecilik amacıyla gittikleri Avustralya'nın yerleşik yerli halkı olan Aborjinleri 1788-1938 tarihleri arasında sistematik olarak yok ettiler.
İngilizler salgın hastalıklar yayarak, zehirlerek vb. yöntemlerle 750.000 kadar Aborjinin hemen hemen hepsini yok ettiler.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre, Avustralya yerlilerine uygulanan soykırım, İngiliz Merkezî Hükümeti tarafından 1824 yılında çıkarılan savaş kanunları çerçevesinde uygulandı. Böylelikle, sömürgelerde İngiliz Bölge Sömürge Yönetiminin her yaptığı insanlık dışı uygulamanın kanuni olarak tescili sağlandı.
Avustralya'yı ziyaret eden ünlü İngiliz romancı Anthony Trollope, İngiliz sömürgecilerinin Avustralya yerlilerine yaptıklarını şöyle özetliyordu:
“Biz onların topraklarını ellerinden aldık, ekmeklerini kestik, onları kanunlarımızın birer kobayı yaptık. Bunları biz, bu insanların geleneklerini ve göreneklerini hiçe sayarak, onlara düşmanca kin besleyerek yaptık, kendilerini savunmak istedikleri zaman da onları katlettik. Bütün bunları, onların efendisi olduğumuzu göstermek için yaptık. (Trollope’s Australia / 1966).”
İngiliz yönetimi, bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan ve 31 dil konuşan ve 500 değişik aşiret dili konuşan Avustralya yerlilerini siyah, zayıf ve en alt ırk kesimi olarak görmesi nedeniyle, yerlilere karşı her türlü aşağılama ve yok etme uygulamalarını yapılması gereken bir görev olarak sayıyorlardı. Avustralya, İngiliz sömürgecileri için bir sahipsizler ülkesi idi. İngilizler yerlileri insan olarak saymıyordu.
Avustralya sömürge parlamentosundan Vincent Lesina, parlamentoda yaptığı konuşmada şunları söylüyordu:
“ Bütün bu siyahlar, beyaz adamın yürüyüşünün ilerlemesi için kesinlikle yok edilmelidir.”
4 Eylül 1880 tarihli The Queenslander gazetesinde yayınlanan baş yorum yazısında beyaz adamın hedefleri şöyle açıklanmaktaydı:
“Beyaz adamın yer küredeki gelişmesinde, Avustralya yerlilerinin acı çekmesinin ve bunlara eziyet edilmesinin önüne geçilemez. Biz bu siyah insanları korkutarak yıldırmalıyız ve bu insanlara yeni ev sahiplerine karşı direnmenin faydasızlığını öğretmeliyiz.”
Avustralya yerlilerine karşı beslenen aynı ırkçı ve soykırımcı görüşler, 1883 yılında The Normanton Herald gazetesinde de görülüyordu:
“ Siyah bir kişi, acınacak bir halde ve yardıma muhtaç olsa bile bizim açımızdan suçludur. Böyle bir suçu tüm yeryüzünden tamamen silmek gerekir.”
Uygulanan soykırım anlayışı ve yöntemleri arasında en çok kullanılanı ise, bölge sömürge yönetimi tarafından fiili durum yaratılıp, güvenlik gerekçesiyle hayvan avına çıkar gibi yerli insan avına çıkmaktı. Avda yakalanan yerlilerin kelleleri kesilip torbalara konuluyordu. Avın başarılı geçtiğinin bir delili olarak kesilen yerli kelleleri sömürge yönetimine delil olarak herkesin görebileceği bir ortamda, ava katılanlar tarafından gösteriliyordu. Direnen ve boyun eğmeyen Lider Pemulwuy gibi yerli kahramanların kellesi ise, bölge sömürge yönetimi tarafından Londra’ya kadar gönderiliyordu.
Kıta sömürge yönetiminin 1805 yılında çıkardığı askeri bir kanunla, yeni yerleşen beyaz sömürgeci topluluğa bir yerlinin her hangi bir şekilde yaklaşması o yerli için ölüm nedeni sayıldı.
1824 yılında sömürge kanunları, Bathurst Sydney ve New South Wales bölgesindeki beyaz yerleşimcilere, tüm yerlilerin güvenlik nedeniyle fiziki olarak tamamen yok edilmesi yetkisini veriyordu. Zamanla bu durum, kıtadaki siyah ırktan olan tüm halkın tamamen yok edilmesine dönüştürüldü. Bu gelişmelerden Avustralya’nın yanında bir ada olan Tazmanya bölgesi de nasibini aldı ve burada da katliamlar yapıldı. 1824’te bölge sömürge yönetimi tarafından, adaya yerleştirilen yeni beyaz topluma, yerlilerin topraklarını fiilen ele geçirmeleri için, ada yerlilerinin görüldüğü yerde öldürülmesi için izin çıkarıldı. Wurundjeri halkı Batman's Anlaşması'nı imzalıyor; 1835.
Tazmanya'nın sömürgeleştirilmesi sırasında, yerlilerin biyolojik olarak çoğalmalarını önlemek ve yerlileri her bakımdan yıldırmak için, sömürge yönetimi tarafından adada ele geçirilen yerli erkeklerin cinsel organları kesilerek hadım edildi. Çeşitli nedenlerden dolayı öldürülmekten kurtulan yerliler, binlerce yıl yaşadıkları Tazmanya’dan, geleneklerinden, ekonomilerinden; kültürlerinden ve sosyal yaşantılarından kopartılarak Avustralya’nın çeşitli bölgelerine ve çok uzak adalara çeşitli eziyetlerle soykırım amacıyla tehcir edildiler. Buna direnen yerliler seri bir şekilde katledildiler.
Queensland bölgesinde de, 1824 ve 1908 yılları arasında yerli nüfusun % 25’lik bölümü olan 10.000 kişiyi katlettiler. 1885-1887 yılları arasında dayanılmaz işgal ve baskı politikasına karşı çeşitli direnişler oldu. İngiliz sömürge yönetimi, bu direnişlerde ölen her beyazın karşılığında ceza olarak yerlilerden 50’sini katletti.
Yerlilere karşı yapılan bu insafsız soykırım uygulamalarında, yerlilerin ibret alması, korkutulması, boyun eğdirilmesi ve köleleştirilmesi amaçlandığı için, yakaladıkları yerli kadınları önce öldürüp daha sonra da cesetlerini yaktılar.
Orta Avustralya’da ise 1861-1895 yılları arasında 1.750 yerli, 1861-1930 yılları arasında ise Kuzey Avustralya’da 10.000 kişi işgalci beyazlar tarafından katledildi. Bu soykırım olayları Avustralya’nın diğer bölgelerinde de durmaksızın devam etti.
Konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre, 1910-1970 yılları arasında tüm yerlileri öldürerek yok edemeyeceğini anlayan İngiliz sömürge yönetimi, başka bir soykırımcı yöntemi de işleme soktu ve yaklaşık 100.000 Avustralyalı yerli çocuğu ailelerinden zorla koparttı ve beyaz ailelerin yanında iş gücü olarak alıkoydu ve kültürel olarak zorla asimile etmeye çalıştı. Aynı zamanda, yerli kadınlar kendilerinin rızası olmaksızın kısırlaştırıldı. Bu soykırımcı tutum, Avustralya tarafından da 1949’da kabul edilen 1948 BM soykırım sözleşmesinin II. maddesine tamamen aykırı olması, Büyük Britanya İmparatorluğu’nun ve ona bağlı Avustralya hükümetinin bu anlamda soykırım suçu işlediğini açıkça ortaya koydu.
1788 yılında Kıta’da 750.000 siyah derili yerli Aborjin yaşamaktaydı. 1911 yılına gelindiğinde, bu sayı 31.000 kişiye düşmüştü. Pek çok yerli, İngilizlerin yaydığı çiçek, tifo, dizanteri, tüberküloz, difteri, grip gibi hastalıklardan ve sömürgecilerce yerlilerin yiyecek tayınlarına zehir katılmasından dolayı kırıldı. Binlercesi ise vurularak öldürüldü.
Eski hükümetler beyazların Aborjin topluluklarına yaptıklarından dolayı kendilerinden özür dilemeyi sürekli reddetmişlerdir. Ayrıca ATSIC gibi Aborjinlerin en büyük organizasyonlarından birini yolsuzluk gerekçesiyle kapatmışlardır. Fakat son Başbakan Kevin Rudd'un tüm Avustralyalılar adına Aborjinlerden özür dilemesini öngören önerge oy birliğiyle kabul edilmiştir. Rudd'un parlementoda okuduğu bu önergede
“Avustralya’da birbiri ardına gelen hükümetlerin, derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan yasaları ve politikaları nedeniyle bu Avustralyalı vatandaşlarımızdan özür diliyoruz”
ifadeleri yer almış, özür kelimesinin sıkça kullanıldığı bu konuşmada Kevin Rudd ayrıca çalınmış nesilden de özür dilemiştir. Yaklaşık 20 dakika süren konuşma oturumu izleyen Aborjinler tarafından ayakta alkışlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder