Ermeni Sorunu


Sözde Ermeni Soykırımı


Türk ve Ermeni halkları ilk kez 11. yüzyılda karşılaştılar. Roma İmparatorluğu döneminde mezhep farkı yüzünden sürekli ezilen, hor görülen Ermeniler, Selçukluların 1071 yılında Malazgirt Savaşı’nı kazanarak Anadolu’ya yerleşmesiyle rahat bir nefes aldılar. Ermeniler M.S. 451 yılında Bizans Kilisesi’nden ayrıldıklarından dolayı Roma İmparatorluğu ile aralarında ciddi problemler vardı. Bu yüzden de Roma İmparatorluğu tarafından zulüm ve baskı görüyorlardı. Ermeniler farklı dinden olmasına rağmen Selçukluları savaş alanında desteklemişlerdir. Böylece bu iki halk 1877 tarihine kadar sorunsuz ve iyi ilişkiler kurarak birlikte yaşamışlardır.

Ermeniler tarihleri boyunca yaşamlarını daima başka bir ulusun, imparatorluğun veya devletin kontrolü arasında sürdürmüşlerdir. Selçuklu döneminde başlayan Türk-Ermeni dostluğu Osmanlı İmparatorluğu döneminde gelişerek devam etmiştir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu döneminde gayrimüslimler arasında en imtiyazlı konumda olduklarından Millet-i Sadıka (en güvenilir, en sevilen topluluk) ilan edilmişlerdir. Yine Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin diğer azınlıklara göre üstünlüklerini şu örnekle de görebiliriz: “Osmanlı Devleti’nde herhangi bir konuda gayrimüslimler şuç işlediklerinde, eğer Rum ise derhal tutuklanır ve en ağır ceza verilirdi. Yahudiler ise fakirliklerinden ve garibanlıklarından dolayı biraz da ‘adam yerine konmadıklarından!!’ dolayı önemsenmezdi. Ermenilerin işledikleri suçlarda ise görmemezlikten gelinirdi. Bu arada Osmanlı da yaşayan ‘Frenkler (Batılılar)’e daima şüpheyle bakılır ve sürekli gözaltında tutulurlardı.” Kısaca Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermeniler, Osmanlı’daki en itibarlı gruptu. Ermeni asıllı Osmanlılar’dan çok önemli mimarlar, askerler, yöneticiler yetişmiştir.   

Türk-Ermeni ilişkileri bozuluyor 


Türk-Ermeni ilişkilerinin bozulmasında bir çok neden bulunmakla birlikte bunların en önemlileri 1789’daki Fransız İhtilali nedeniyle milliyetçilik akımının ortaya çıkması ve emperyalistlerin bitmez-tükenmez sömürgecilik anlayışı... 
 
18. yy’daki milliyetçilik akımı ve daha sonralarıda 19. yy ile 20. yy’daki büyük güçlerin dünyayı paylaşma süreci içerisinde Osmanlı İmparatorluğu en uygun hedefti. Osmanlı, 1914’ten itibaren “Hasta Adam” ilan edilmesine rağmen iki milyar kilometrekareye yaklaşan yüzölçümü, ekonomik potansiyeli, stratejik konumu nedeniyle imparatorluk üzerinde oyunlar oynanabilecek bir devletti. 1839 Gülhane Hattı Humayunu ile bu oyunun ilk adımları atılıyordu. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti’nde devlet görevlileri arasında gayrimüslimlere büyük bir yer açıldı. 1877’de toplanan Meclis-i Mebusan’da (Osmanlı Meclisi) 240 üye bulunuyordu. Üyelerin 60’ı gayrimüslimdi. Bu gayrimüslimlerin arasında da Ermeniler çoğunluktaydı. 
 

Emperyalizmi bilmeyen ulus: Türkler... 


Son bin yıldaki Türk devletleri içerisinde Cumhuriyet’e kadar en önemlisi Osmanlı İmparatorluğu idi. Osmanlılar, olumlu-olumsuz özelliklerini barındıran bir devletti. Ancak tartışılmayan bir özelliği vardı ki, egemenliği altına aldığı diğer devletlerde yaşayan insanların ne diline ne de dinine karışmamasıydı. Bu örnek ile Türklerin tarihin hiç bir döneminde emperyalist amaçlar gütmediğini ortaya koyuyordu. Eğer Osmanlı isteseydi o dönemdeki diğer ulusları ve dinleri Türkleştirip veya Müslümanlaştırabilirdi. 1492 yılında Hrıstiyan olmadıkları için İspanya ve Portekiz’den kovulan Musevilere de kucak açan Osmanlı değil miydi? 
 
1071 Malazgirt Zaferi ile başlayan Türk-Ermeni ilişkileri 1877’ye kadar tam 806 yıl barış içinde devam ederken, emperyalistler Türk yurdunu bölmek ve parçalamak amacı ile Osmanlı içerisindeki ırksal ve dinsel grupları sürekli kışkırtıyordu. 1877 yılında İsviçre’de Marksist düşünce çerçevesinde kurulan Hınçak örgütü sonraları ırkçı bir milliyetçi akıma dönüştü. 1890’da Tiflis’te kurulan “Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği” (Taşnaksutyun) ile birlikte Ermeniler iki kol olarak faaliyetlerini sürdürdüler. Bu çetelerin bir tek amacı vardı: Ermeni halkını kışkırtmak, silahlandırmak ve sonucunda da bağımsız bir devlet kurmak. Tabii ki her dönemde bu örgütlerin arkalarında İngiltere, Amerika, Rusya, İsviçre, Fransa gibi ülkeler hep olmuştur. Milliyetçilik ve din faktörü ön plana çıkınca Ermeni ulusunu kaldırmak kolay oldu. 
 

Sir Mark Sykes-General Picot Anlaşması 


1. Dünya Savaşı öncesinde Türkiye’yi paylaşmak isteyen büyük güçler kendi aralarında çeşitli anlaşmalar yapıyorlardı. Bunlardan en önemlisi İngiltere Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu Uzmanı Sir Mark Sykes ile Fransa’nın Beyrut Konsolosu General Picot’tu. Sykes-Picot arasında yapılan görüşmelerde Osmanlı’nın Arap şehirleri paylaşılıyordu. İmparatorluk çeşitli bölüşümlere konu oluyordu ama Ermenistan konusunda büyük devletler bir türlü çözüm bulamıyordu. Çözümler içerisinde bir de Osmanlı idaresinde özerk Ermenistan kurmak, sonraları ise bu devleti bağımsızlaştırmak da vardı. 
 

Ermeniler söz veriyor ama sonra vazgeçiyorlar 


1. Dünya Savaşı başlangıcında Birleşik Milli Ermeni Kongresi, Ermeniler’in Osmanlı’ya sadık kalacakları konusunda karar almıştı ancak bir süre sonra Ermeniler’den 180 bin kişi Osmanlı-Rusya Savaşı’nda Rus ordusunda gönüllü olarak çarpıştı. Çarlık Rusya’nın propagandasına inanan Ermeniler çarlığın çıkarları doğrultusunda farkında olmadan ‘Ermenisiz Ermenistan’ için canlarını feda ediyorlardı. Ermeniler kandırılmış, bin yıl yakın birlikte yaşadıkları Türkleri arkadan vuruyorlardı. 
 

Tartışılan Tehcir kararı 


Osmanlı bir çok cephede savaşırken, Ermenilerin doğuda Ruslar’la birlikte Türklere saldırarak akıl almaz katliamlarda bulunuyorlardı. Ayrıca Osmanlı’nın bir çok şehrinde isyanlar sürüyordu. Önce Zeytun’da başlayan ayaklanma, Kayseri, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara, Van, İzmit, Adapazarı, Adana, İzmir gibi şehirlerde devam etti. Osmanlı İmparatorluğu bu katliamların ve ayaklanmaların önüne geçebilmek için ve daha fazla kan dökülmemesi düşüncesiyle önce çeşitli şehirlerdeki Ermenileri tutuklama kararı aldı. (24 Nisan 1915) 27 Mayıs 1915’te de Sevk ve İskan Kanunu’na göre özellikle doğudaki Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’nun yine toprakları olan Irak, Suriye ve Lübnan gibi şehirlere göç ettirilmesi kararlaştırıldı. 
 
Techir ile göç ettirilen Ermeniler için o günden bu güne kadar soykırım yapıldı iddiaları bulunmaktadır. Türkler sırf Ermenileri ortadan kaldırmak ve köklerini kurutmak için sözde soykırım yapmışlardır. Özellikle Amerika ve Batı tarafından sözde soykırım iddiaları nedense olayların olduğu ve bittiği dönemde değil de 50 yıl sonra 1965’te gündeme gelmiştir. Sanki Ermeniler kendilerine soykırım yapıldığını 50 yıl sonra keşfediyorlardı. Hatta bu iddialara göre Türkler 1.5 milyon Ermeniyi’de öldürüp gömmüşlerdi(!) Demek ki Osmanlı ordusu askerleri yüzer kişilik mezardan tam 15 bin mezar kazarak Ermeniler’i gömüyorlardı! Böylece Osmanlı ordusunun 1. Dünya Savaşı’nda savaşmayıp sadece mezar kazdığını öğrenmiş oluyorduk(!). Osmanlı arşivlerini incelediğimizde (bunlar Başbakanlık arşivinde bulunmaktadır) göçe tabi tutulan Ermeniler için yolculuk sırasında rahatlıklarının sağlanması, can ve malları-nın korunması için buyruk bulunmaktaydı. Göç edenlere yeterli yiyecek verilmesi, güvenlikleririn sağlanması gibi hususlar bu arşivlerde açıkça yazmaktadır. Tabiki göç sırasında büyük hatalar yapılmıştır. Fakat bu Osmanlı İmparatorluğu’nun güçsüzlüğünden meydana gelmiştir. Asla sistematik bir soykırım değildir. Eğer öyle olsaydı göçe tabi tutulan Ermeniler için yukarıda saydığımız tedbirler alınmazdı. 
 

Batının ve Amerika’nın en iyi bildiği konu: Soykırım... 


Soykırım suçlaması Türklere yapılmış büyük bir hakaret ve haksızlıktır. Milyonlarca Kızılderili’yi yok eden ABD değil midir? Veya medeni Fransa Cezayir ulusuna yaptığını unutmuş mudur? Almanya Yahudilere adeta bir soykırım uygulamadı mı? Çarlık ve Sosyalist Rusya’da Türklere yapılan eziyet soykırım değil miydi? Amerikalılar ve Batılılar geçmişte ve şimdi yaptıklarını unutturup Türk Ulusu’nu günah keçisi ilan etmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’nda ulusları birbirine kırdıran emperyalistler Türk ve Ermeni halklarının da arasını bozmuşlardır. Bu dönemlerde techir nedeni ile binlerce insan hayatını kaybetmişti. Rus işgali ve Ermeni isyanı nedeniyle 1914-1915 yılları arasında 800 bin Türk’de göç etmek zorunda kalmıştı. Bu göçte binlerce Türk ölmüştü. Yine 1915’te techir edilen Ermenilerin de önemli bir bölümü yollarda hastalık, intikam duygusu ve soygunlarla yaşamlarını kaybetmişlerdi. Yaşanılan iki ulus için de hiç iyi olmamıştı. Ancak bu olayların en önemli nedeni emperyalist Amerika ve Batıydı. 
 

Techir neden soykırım sayılmaz 


Eğer bir ulusu yok etmek isterseniz aynı Amerika’nın Kızılderililere yaptığı gibi ya da Almanların Yahudilere yaptığı gibi nerede Yahudi ve Kızılderili görürseniz ortadan kaldırırsınız. Halbuki Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan ve olaylara karışmamış Ermenilere hiçbir şey yapılmamıştı. Eğer soykırım olsaydı özellikle İstanbul ve İzmir’de yaşayan Ermenilere de soy-kırım yapılırdı. 1915’de Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli finans merkezi Osmanlı Bankası’nın müdürü bir Ermeni’ydi. Öyleyse bu nasıl bir soykırımdır? Techir Osmanlının mecbur kaldığı ve doğuda meydana gelen olayları en aza indirgemek istediği için yaptığı bir uygulama idi. Buna rağmen bu kurallara uymayan 1397 asker 1916’ta kurulan askeri mahkemede kötü muamele ve yargıdan dolayı yargılandılar ve mahkum oldular. 
 

“Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” 


Amerikalı tarihçi Bernard Lewis sözde Ermeni soykırımı yoktur dediği için suçlanmış,yargı önüne kadar çıkmıştı.Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Mayıs 2004 tarihinde Zürih’de katıldığı toplantıda “Ermeni soykırımı yoktur.” dediği için “Gıyabi tutuklama” kararı alınmıştır. Fransa ise Ermeni soykırımı yoktur demeyi bile suç saymıştır. 
 
Yukarıda söz ettiğimiz gibi ve 1948 yılında kabul edilen BM kararlarına göre de Ermeni Techiri soykırım olarak kabul edilmemiştir. Bu olayları önce kışkırtılan Ermenilerin başlattığı sonra da Türklerin hakimiyeti ele geçirmesiyle de karşılıklı katliamların olduğu talihsiz dönemler diyebiliriz. 
 
Batının bir bölümü daima ikiyüzlü davranmıştır. Özellikle Ermeni konusunda. Berlin’de 15 Mart 1921 tarihinde Talat Paşa’yı şehit eden Ermeni terörist Alman Mahkemesi’nde yargılandıktan sonra haklı görülüp beraat ettirilmiştir. Maalesef bu da Batının adaletiydi... 
 

Sonuç 


Diyelim ki, “sözde Ermeni soykırımı”nı tanıdık. Bundan sonra Türkler ve Ermeniler dost mu olacaklar? Aradan 90 yıl geçmesine rağmen “sözde soykırım”dan haberi bile olmayan insanlar kışkırtılarak Türk düşmanı olarak yetiştirilmektedir. Bu nasıl bir kindir? Düşmanlık tohumları atılarak Türk ve Ermeni ulusları barış içinde yaşayabilirler mi? Türk ve Ermeni hakları böyle mi barışacaklar? Geçmişi kurcalayarak 90 yıl öncesine giderek barış sağlanabilir mi? Devamlı bu olayları gündeme getirmek farklı çıkarları ve beklentileri olan ülkelerin ekmeğine yağ sürmez mi? 
 
2005 yılında “sözde Ermeni soykırımı” nedeniyle dünyada ve ülkemizde yapılan olumsuz propaganda Türk halkını derinden yaralamış ve üzmüştür. Ayrıca genel olarak Türk halkının Ermeni sorunu ile çok bilgili olmadığı görülmektedir. “Türk’ün Türk’e propagandası” mutlaka yapılmalıdır. Böylece bu konuda Türk halkı da bilinçlenecektir. Zira, Ermeni tarafını destekleyen binlerce kitap ve yüz binlerce makale veya tez bulunmasına karşın, haklı olduğumuz Ermeni sorunu konusunda yüz adedi bile bulmayan kitaba, bin adedi bile bulmayan teze sahibiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder