Yahudi Soykırımı
Holokost (Yunanca: Holókauston), Nazi Soykırımı, Yahudi Soykırımı, ya da Ha-Shoa (İbranice: השואה Felaket); Almanya'nın Nazi döneminde yaklaşık 6 milyon kişinin (kaynaklara göre ölü sayısı değişir) sistemli bir şekilde öldürüldükleri katliama verilen isimdir.
Yahudiler başta olmak üzere Sintiler, Romanlar, Yenişler ve diğer "Çingene" kabul edilen insanlar, Nazi aleyhtarı Almanlar, engelliler, eşcinseller, Yehova'nın Şahitleri, savaş tutsakları, Lehler ve diğer Slavlar da bu katliamın kurbanları olmuşlardır. Birçok akademisyen ise bu grupları Holokost'a dahil etmeyerek, Holokost'u sadece Yahudi Soykırımı olarak, Naziler olayları zaman zaman "Yahudi problemine nihaî çözüm" olarak tanımlamışlardır. Tüm Holokost kurbanları hesaba katılınca, hayatını kaybedenlerin sayısı, bazı akademisyenlere göre 17 milyon kişiye kadar çıkabilir.
Bu insanların öldürülme nedeni, Nazi döneminde doruğuna varmış olan Yahudi nefretinin ve Nazi ırkçılığı görüşüne göre "yaşamaya hakkı olmayan alt-sınıf ırklar" olarak görülmüş olmalarıydı. Öldürülen insanların yanı sıra, aralarında Afrika kökenli Almanların da olduğu binlerce kişi ise zorla kısırlaştırıldı.
Kökenbilim
Holokost sözcüğü (Yunanca: holókauston), "holos" (tüm, komple) ve kaustos (yakılmış, köz olmuş) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve tamamen yakılmış, yanıp kül olmuş anlamına gelir. Kaustos sözcüğünün kökü yakmak anlamına gelen kalein sözcüğüne dayanır.Holokost sözcüğü, aslen Yahudi dini törenlerinde altarda yakılarak tanrıya sunulan bir sununun adıdır.Yahudi soykırımının dünya gündemine girmesiyle holokost sözcüğü bu felaketi tanımlamak amacıyla da kullanılmaya başlandı.
Tarihçe
1933 yılında Yahudilerin haklarının azaltılması ile adım adım başlayan felaket, sonunda Nazi hükümetinin eline geçirebildiği bütün Avrupa Yahudilerini katletmesi ile sona erdi. Bu süreç kaba şekilde üç döneme ayrılabilir:- Yahudilerin haklarının ellerinden alınması ve yüksek görevlerden uzaklaştırılmaları.
- Yahudilerin mallarının ve mülklerinin ellerinden alınması, ve gettolarda yaşamaya zorlanmaları.
- "Nihai çözüm", toplanıp, ölüm kamplarına götürülmeleri ve orada sistemli olarak büyük kapsamlı bir şekilde Gaz odalarında ya da farklı şekillerde öldürülüp cesetlerinin yakılması.
1933-1939 döneminde Yahudilere karşı uygulamalar
1935 yılında Yahudilerin durumu tekrar daha da kötüleşti; Yahudilerin doktorluk, eczacılık, askerlik ve birçok diğer meslekleri yapması yasaklandı. 1935 yılının Haziran ayında Berlin'de tekrar Yahudi dükkânlarının harap edildiği bir ayaklanma gerçekleşti.
15 Eylül 1935 tarihinde "Nürnberg kanunları" çıkarıldı. Bu kanuna göre, Ari ırktan olmayanlar "alt sınıf"-insanlardır, ve ari ırkına ait insanlar ile evlenmeleri yasaklandı.
1936 yılında Berlin'de yapılan Olimpiyatlar ile bütün dünyanın dikkatinin Almanya'ya yönelmesi sayesinde kısa bir süre için Yahudi nefreti, dolayısıyla antisemitik uygulamalar arka planda kalır. Ama 1938 yılından itibaren eskisinden daha şiddetli bir şekilde geri döner. 5 Ocak 1938'de Yahudileri tipik bir Yahudi ön ve soyadı taşımaya mecbur kılan yeni bir yasa çıkarılır. Yahudi olan bir kimse artık devletten sosyal yardım alamaz. Yahudilere birçok diğer meslek yasaklanır. Yahudi öğrenciler Alman öğrencilerden ayrılırlar. Berlin'de 1600 Yahudi toplanır ve kapalı kamplara götürülür. Bu haber yayıldığında Yahudilerin işsizlerinden ve en fakirlerinden bir kısmı yurtdışına göç eder. Kısa bir zaman sonra Yahudilerin kaçmaları da zorlaşır. Birçok ülke Yahudi göçmenleri geri çevirmeye başlar.
NSDAP 1938 yılının Kasım ayında birçok ayaklanma organize eder. En şiddetli ayaklanma 9-10 Kasım'da gerçekleşen "Kristal Gece"'dir. Bu ayaklanmada yüzlerce yıllık sinagoglar, Yahudilerin dükkânları, evleri ve diğer mülkleri yakılır ve tahminen 400 Yahudi öldürülür. Diğerleri dövülür ve aşağılanır. Bundan sonraki birkaç gün içinde 36.000 Yahudi toplama kamplarına taşınır.
Bu ayaklanmaların amacı, aslında halkın ne türlü bir tepki göstereceğini tespit etmektir. Hitler'in sağ kolu Goebbels bu ayaklanmalardan sonra gazetelere şu başlığı bastırır; "Halkın ruhu kaynadı ve sonunda taştı". Bundan sonra Yahudilerin bazı diğer hakları da ellerinden alınmıştır. Artık Yahudilere ticaret yapmak ve birçok diğer şey yasaklanır. Artık bir Yahudi sırf işçi olarak çalışabilir. Bütün Yahudi dernekleri bir çatı altında toplanmaya zorunlu tutulur.
1939: Sistemli katliamın başlangıcı
Davud'un Kalkanı |
9 Ekim 1941den itibaren bütün Yahudilerin iyi görünür şekilde bir Davud'un Kalkanı sembölü taşımaları zorunlu kılınır. Hala Almanya'da yaşayan son Yahudilerin evlerine "Burda bir Yahudi oturuyor" diye bir yazı ya da bir Davud'un Kalkanı resimi bırakılır. O zamana kadar rahat bırakılmış 65 yaş üzeri Yahudiler de kamplara götürülürler. 19 Ekim 1941'den sonra medyaya bu konu hakkında haber yayınlamak yasaklanır. Almanya'daki son Yahudilere et, buğday, süt, bal gibi gıdalar verilmesi yasaklanır. Artık hasta Yahudilere ilaç vermek yasaklanır. Yahudilerin bir mahkemeye başvurma hakları da ellerinden alındıktan sonra, artık Almanya'da kalan en son Yahudiler avlanmayı bekleyen kurbanlardan farksızdır.
Ölüm kampları
İlk ölüm kampı 1933'te Münih yakınındaki Dachau kentinde inşa edilmişti. Bu kamp ilk başta sırf siyasi tutukluları ortadan kaldırma amacıyla inşa edilmişti; yani Nazi-Hükümetini rahatsız eden sosyal demokratlar, pasifistler ve diğer Nazi aleyhtarı entelektüeller.Daha savaşın en başlarında Polonya'da uygulanan toplu halde kurşuna dizmeli katliam şekli, Nazilerin görüşüne göre çok az etkiliydi ve bu yüzden büyük kapsamlı bir "Temizleme" için, yeni yöntemler aranmaya başlandı. 1941 yılının sonbaharından itibaren "Gazlama-Kamyonları" kullanmaya başlamışlardı. Bu kamyona başka bir kampa götürüleceklerini sanan Yahudiler doldurulduktan sonra, Kamyonun egzoz dumanını kamyonun arka kısmına bağlıyorlardı ve bu yolla kamyondaki Yahudilerin egzoz gazından boğulması sağlanıyordu.
1939-41 yıllarında, Ruhsal ve bedensel engelliler, sabit "Gaz odalarına" Kamyon egzozu bağlanarak öldürülüyorlardı. Katliamın bu döneminde, engelli kurbanların üzerinde Nazi doktorları bir sürü yeni öldürme metodları denemişti. Bu deneylerde kazanılan tecrübeler katliamın devamında Nazilerin çok işine yaradı.
Kamyon egzozu ile öldürme metodu da Nazilerin beklentilerini tatmin etmeyince, nihayet Fabrika usulu bir öldürme endüstrisi kurulmaya başlandı. "Öldürme Fabrikaları" şu yerlerde inşa edildi:
- Auschwitz-Birkenau (1941)
- KZ Chelmno (ya da Kulmhof) (1941)
- KZ Treblinka Varşau (1942)
- KZ Majdanek Lublin (1942)
- KZ Belzec Lublin yakınında (1942)
- KZ Sobibor Polonya
- KZ Maly Trostinez Minsk
Ayrıca kurbanların üzerinde, Alman doktorları ve bilim adamları sınırsız deney imkânı bulmuşlardı. Örneğin insanlar, fazla yüksek veya fazla düşük basınçlı odalara kapatılıp, hava basıncının insan üzerinde etkileri, buzlu suya sokulup ne zaman öldükleri araştırılıyor,insanların vücuduna petrol şırınga edilip yaşayıp yaşamadıkları kontrol ediliyor, bakterilerle enfekte edilip etkileri izleniyordu ve yeni ameliyat yöntemleri deneniyordu. Bu deneylerde en meşhur isim Alman doktor Josef Mengele olmuştur.
Öldürülenlerin altın dişleri toplanıp devlet bankasına gönderiliyor, ve bazı iddialara göre hatta kesilen saçları döşek üretiminde, vücut yağları ise sabun üretiminde kullanılıyordu. Ölülerden sabun üretildiği konusu savaştan sonra ilk başta New York Times gazetesi olmak üzere tüm dünya medyası'nın ele aldığı bir konu olmuş, Ruslar tarafından Nürnberg mahkemesine araştırılması istenen sabunlar getirilmiş ve Romanya'nın bir köyünde hatta sabun dolu kutular ölen yahudileri temsilen defnedilmişdir. Ancak daha yeni zamanda yapılan araştırmalar sonucu, ölülerden sabun yapma meselesi'nin sırf Yahudiler hakkında yapılan fıkralarla ortaya çıkıp, Ruslar tarafından ciddiye alınarak böyle boyutlara ulaşmış bir hikâye olduğu öne sürülmüştür.
Katliamın bilançosu ve kanıtları
Nazi döneminden kalma, Holokost'un tasarımını kanıtlayan yazılı belgelerin sayısı çok azdır. Bununla ilgili olarak, Nazi yönetiminin gelecek kuşaklara kanıt bırakmamak için belgeleri bilinçli olarak yok ettiği fikri hakimdir. Holokost'un tasarımı devlet sırrı olarak değerlendiriliyordu ve Holokost'u tasarlayan yönetimin doğrudan emrinde olan yüksek pozisyonlu görevliler bu konuyu asla dışarıya taşımamak emrini almışlardı. Yani Holokost'u tasarlayanlar, yaptıklarının insanlık dışı olduğunun bilincindeydiler.Buna göre Yahudilerin ortadan kaldırılmasının Hitler'in en yakın çevresinde bu dönemde çoktan sözü ediliyordu. Himmler'in 1943 yılının eylül ayında, toplu idamlara başlamış olan SS askerlerinin ve subayların karşısında yaptığı Pozen konuşmasından sonra, Yahudi soykırımı Hitler'in emiri ile gerçekleşmişti.
Himmler'in özel doktoru Felix Karsten, Himmler'in kendisine "Savaşın sonuna kadar, bir tek Yahudi bile hayatta kalmayacağını, Hitler bunu böyle istediğini" söylediğini aktarmışdır. Yani Hitler bu emiri ancak 1941'in eylülünde Sovyetlere karşı mağlup olabileceğini kabul etmekle, buna tepki olarak değil, gücünün zirvesinde olduğu bir dönemde vermiştir.
Rusya'dan vazgeçilene kadar büyük bir ihtimalle, Yahudilerin Rusya'nın yaşamak mümkün olmayan bölgelerine sürülmeleri ve orada ölmeleri tasarlanıyordu. Ama Rusya'nın kolayca ele gecirilmesi gerçekleşmeyince, 1941'in sonbaharında daha savaş bitmeden doğu Avrupa'nın işgal edilmiş bölgelerinde nihai çözümün başlatılması kararı alınmıştı.
20 Ocak 1942'de Adolf Eichmann tarafından yönetilen yüksek devlet memurlarının Yahudi sorununun nihai çözümü nün organize edilmesi'nin ayrıntılarını konuştukları Wannsee Konferansı gerçekleşti (Bu konferansın protokölü en değerli kanıtlardan birisidir). Bu protoköle göre öldürülmeleri tasarlanan Avrupa Yahudilerinin sayısı 11 milyondu.
Kurbanların sayısı
« Ölüm kamplarında toplam dört milyon, diğer biçimlerde 2 milyon Yahudi öldürülmüşdür. Diğer biçimlerde öldürülenlerin çoğu Rusya'ya doğru ilerleyen ordunun içindeki SS komandoların bulduğu Yahudileri kurşuna dizmesi ile ölmüştür. » |
1990 yılında, o zamana kadar tanılmayan belgeler dolu olan sovyet arşivleri, tarihçilere açılmıştır. Bu arşiv'de kamplara taşınanlar listeleri, sürgün için kullanılan trenlerin kalkış planları ve Yahudi cemaatlarının Holokost'dan önce ve sonra ki sayılarını içeren belgeler bulunmuştur. Bu belgelerin yardımı ile öldürülenlerin sayıları tekrar hesaplanmış ve örneğin Auschwitz ölüm kampında 1,1 milyon (900.000'i Yahudi) ile sanıldığından daha az insan öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. Diğer ülkelerde öldürülenlerin sayıları da daha ayrıntılı hesaplanabilmiştir.
Wolfgang Benz'in yazdığı „Dimension des Völkermords“ (1991, 2'nci basım 1996) adlı kitap'da, günümüzde en güvenilir bilgilere ve kaynaklara dayanarak yapılmış olan hesapların neticesi en güvenilir sayılar olarak kabul edilmektedir. Burkhard Asmuss'un 2002'de ortaya koyduğu daha kaba hesaplardan sonra, kabul edilen en modern sayılar en az 5,6 milyon ve en fazla 6,3 milyon sayıları arasında hareket etmektedir. Bu sayılar yaralarından ölenleri ve sürgün sırasında ölenleri de dikkate almaktadır.
"Soykırımın boyutları" adlı kitabın verdiği sayılara göre, kurban sayılarının bölgesel dağılımı şöyledir (Nazi yönetimi altında olan dönemlerinde):
Arnavutluk | 600 |
---|---|
Bulgaristan | 11.000 |
Danimarka | 161 |
Almanya | 165.000 |
Fransa ve Belçika | 32.000 |
Yunanistan | 60.000 |
İtalya | 7.600 |
Yugoslavya | 55.000 – 60.000 |
Lüksemburg | 1.200 |
Hollanda | 102.000 |
Norveç | 735 |
Avusturya | 65.000 |
Polonya | 2.700.000 |
Romanya | 211.000 |
Sovyetler Birliği | 2.100.000 – 2.200.000 |
Çekoslovakya | 143.000 |
Macaristan | 502.000 |
Soykırım İnkarcılığı
- Ana madde: Holokost İnkârı
Avrupa'da ise bir İngiliz yazar (David Irving), Yahudi soykırımının çok büyük çaplı olmadığını, ölen birçok Yahudinin tifo gibi hastalıklardan öldüğünü söyleyip, Almanya'nın hiçbir kampında gaz odasının bulunmadığını iddia ettiği için 3 yıl hapse mahkûm edilmiştir.
İran cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad ise Yahudi Soykırımı'nın, Yahudileri Filistin'e yerleştirmek için uydurulmuş bir yalan olduğunu iddia etmiştir. Bu iddiaları geniş yankı bulmuş ve Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere, bir çok kesimin ilgisini üzerine çekmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder