29 Mayıs 2012 Salı

Antisemitizm Karşısında Yahudi Düşüncesinin Oluşumu

Antisemitizme karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıkan Siyonizm, temelde dini değerlere bağlı olan ve Siyon’a yani İsrail Devleti’ne giden yolu ifade ediyordu. Siyonizm felsefesine göre Nil’den Fırat’a kadar olan bölge Tanrı tarafından vaat edilmiştir(arz- Mevud).

Antisemitizmin, Siyonizmin ve binnetice Yahudi milli kimliğinin ortaya çıkmasını Prof. Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik adlı kitabından hülasa edelim:

“Yahudi kimliği bu kimliğin temelini teşkil eden Tevrat’ın öngördüğü seçilmiş Yahudi toplumu inancı ile tarih içinde dünyanın dört bir köşesine yayılan Yahudi toplulukların serencamı arasındaki ilginç bir bileşkeden oluşur. Bu bileşke, kimi zaman uzlaşmaz tezatları, kimi zaman da son derece kaynaşmış katı iç oluşumları beraberinde getirmiştir. Tevrat’ın öğretisi doğrultusunda teorik olarak kendini seçilmiş ve dünyayı yönetme ayrıcalığına sahip yegâne etnik grup olarak gören Yahudilerin son iki bin beş yüzyıllık tarihi realite içinde sürekli tahkir edilen, sürülen, dağınık bir toplum tecrübeleri yaşamış olmaları Arthur Koestler’in ‘Yahudi Nörozu’ olarak nitelediği toplum psikolojisini ortaya çıkaran temel unsurdur.”

Gerçekten de Musevi toplumu Mısır’dan çıkarıldıktan sonra hep zulüm görmüş çok kötü şartlarda yaşamaya mahkûm edilmiştir. Yaşadıkları toplumla bütünleşmelerine izin verilmemiş; toplumdan soyutlanarak gettolara hapsedilmişlerdir. Bu, onların kendi aralarındaki dayanışmanın ve manevi bağların kuvvetlenmesinde çok önemli rol oynamıştır. Gettolarda yerelliği yaşarken dünya görüşleri ve idealleriyle dünyaya hükmetmek istiyorlardı. Devam edelim:


“Yahudi toplum psikolojisinde Yahudi teolojisinin öngördüğü seçilmiş millet dogması ile sosyal realitedeki diğer toplumların hâkimiyeti altında yaşamanın getirdiği azınlık psikolojisi arasındaki gidiş gelişin ortaya çıkardığı kimlik Koestler’in deyimiyle kendine özgü bir ‘anormallikler’ bileşkesi doğurmuştur. Sosyolojik ve psikolojik anormallikler ve çelişkileri en iyi tahlil eden düşüncelerin Yahudilerden çıkmış olmasında da tarih içinde yoğrula yoğrula pekişmiş bu birikimin önemli bir payı olsa gerek.”

Yerellik-evrensellik idea-realite gibi çelişkilerle yoğrulan Yahudi toplumunun psikolojisi de çelişkiler üzerine bina edilmiş. Mazlumu oynayan İsrail bir yandan Filistin halkını gettolara hapsediyor bir yandan da insanlarının güvenliğinin tehdit altında olduğunu savunuyor. Toplumlar da fertler gibi bilinç ve bilinçaltına sahip. Okumaya devam edelim; Ahmet Davutoğlu bu psikolojinin esaslarını aktarıyor:

“Tarihi serencamın oluşturduğu bu psikoloji, Yahudileri birbiriyle bağlantılı üç temel gayenin etrafında bütünleştirmiştir.

1- Farklı toplum realiteleri ve siyasi konjonktür içinde varlığını idame

2- Muhtemel tehlikeler karşısında her an taşınabilir-mobil- bir güç oluşturma

3- Bu gücü teorik seçilmiş toplumun misyonu doğrultusunda kullanma.”

Siyasi konjonktür içinde varlığını sürdürme nedir? Devletlerin rejimleri ne olursa olsun ülkenin özel durumuna göre hâkimiyet sahaları kurulması. Bunun dışında taşınılabilir bir güç. Yani gerektiğinde söz konusu ülkeyi kaosa sürükleyebilecek bir hâkimiyet alanı(mobil güç). Bu, ülkenin şartlarına göre finansal, politik, sosyal veyahut daha farklı bir başlık olabilir. ABD’deki Yahudi lobisinin etkinliğini biliyoruz.

“Bu üç gaye de Tevrat’ın öngördüğü dünya görüşü açısından tam bir sosyal meşruiyet kazanmıştır. Kendisini diğer toplumlardan farklı misyona sahip üstün bir topluluk olarak diğer bazı milletlerde de müşahede edildiği gibi dünya görüşü ile sosyal realite arasında kurulan bu meşruiyet ilişkisi Yahudi toplumuna azınlık oldukları dönemlerde direnme, güç sahibi oldukları dönemlerde mutlak anlamda hükmetme becerisi kazandırmıştır.”

Yahudi ırkının üstünlüğü Tevrat’a dayandırılmıştır. Bunun dışında “Latin zekâsı karşısında incinen Alman gururu” kurtuluşu Arya düşüncesinde bulmuş ve buna sosyal meşruiyet bulmak için köklerini Hind’de arama gayreti içerisine girmiştir. Düşüncenin sosyal meşruiyet kazanması uygulanabilmesi için çok önemli bir adım. Köklerini bir mite dayama gayreti Cumhuriyetimizin ilk yıllarında da göze çarpıyor.

“Farklı toplumlar içinde varlığını idame ettirme ve tarihi misyonu gerçekleştirme çabası Yahudi bireyin psikolojisinde yerellik ve evrensellik arasında bir gerilim alanı doğurmuştur. Ortaçağ boyunca bu çağların getirdiği yerellik içinde gettolarda sıkışmış iken bir yerellik yaşayan Yahudiler aynı zamanda gelecekte seçilmiş millet olarak kuracakları evrensel hâkimiyet idealini yaşatmaya çalışmışlardır. Yahudi toplumun varlık sebebi olan dini öğreti hem yerelliğin, hem de evrenselliğin Yahudi toplum psikolojisinde çelişik ama vazgeçilmez unsurlar olarak nesilden nesile aktarılmasını sağlamıştır.”

Yahudiler gettolarında sefalet içinde yaşarken gelecekte kuracakları hâkimiyeti düşünüyorlardı. İdealleri için çok çalıştılar. Tezatlardan bir bütün oluşturdular. Aşkenazi, Sefardim; Rusyalı, Moldovalı, Almanyalı bir bütün oldu ve Yahudi toplumunu oluşturdu. Onları birleştiren neydi? Şüphesiz gettolarda yaşarken dahi beraberliklerini bozmamaları ve gelecekte kuracakları büyük devletin idealini yaşatmaları. Yahudilerin bu beraberlik ve kardeşlik düşüncesi ders alınması gereken bir husus. Ahmet Davutoğlu bundan sonra Yahudi düşüncesinin siyasi boyutunu ele alıyor. Okuyalım:

Geçen yüzyıl içinde Yahudi aydınlanmasına ve Siyonizmin siyasi bir ideoloji olarak ortaya çıkışına öncülük eden şahsiyetlerin siyasi ve entelektüel serüvenleri bu çelişik ama toplumun misyonu itibariyle birbiriyle uzlaştırılmaya çalışılan özellikler açısından ilginç ipuçları vermektedir. Mesela sosyalizmin insanları tek tek eşit bireyler olarak ele alan evrensel ideolojisine önemli katkılarda bulunmuş Moses Hess’in aynı zamanda etnik temelli Siyonist ideallerin öncüsü olması Yahudi bireyindeki evrensellik ile yerellik arasındaki çatışmanın yol açtığı şahsiyet bölünmesinin en güzel misalidir.1835 yılında günlüğüne ‘ne Yahudileri bir arada toplayabilen ne de dini ihtiyaçları karşılayabilen Musevi şeriatı ölmüştür, gerçek anlamda evrensel din Hıristiyanlıktır.’ Diye yazan Moses Hess 1862 yılında yazdığı Roma ve Kudüs adlı eserinde Yahudi meselesinin ancak kutsal toprakların yeniden düzenlenerek Yahudilerin burada yerleşmesi ile çözülebileceğini söyleyerek modern siyonizmin kurucusu olmuştur. Evrensel sosyalist ideolojinin gelişmesi doğrultusunda Marx’ı da etkilemiş olan Hess tam bir yerellik ürünü olan siyasi siyonizmin kurucusu olurken yine bir Yahudi olan Marks insanların tam eşitliğini savunan evrensel komünizmin kurucusu olmuştur.”

Yahudi düşüncesindeki çelişkiler Yahudi düşünürleri de etkilemiş. Antisemitizmin bir sonucu olarak gettolarda yaşamak zorunda bırakılan Yahudi toplumu tam bir yerellik yaşamıştır. Bu yerellik antisemitizme bir tepki olarak Siyonist düşünceye zemin hazırlamıştır. Siyonizm yerellik düşüncesiyle hazırlanmış ancak tüm dünyayı etkileyecek kadar evrensel bir hal almıştır. Bunun dışında, bir Yahudi olan Marx da tüm insanların eşit olduğunu ve eşit imkânlara sahip olması gerektiğini, evrenselliği savunmuştur. Yahudi toplumunun iç çelişkileri aynı toplumdan hem evrensel hem yerel veya her ikisini de ihtiva eden düşüncelerin çıkmasına neden olmuştur.

“Yahudi kişiliğinde entelektüel düzeyde görülen bu çatışma siyasi tavırda da kendini göstermiştir. Avrupa’daki anti-semitik saldırılar karşısında barışçıl ve evrensel mesajlar veren Yahudiler, Ortadoğu coğrafyasında aynı saldırgan yöntemleri benimseyen bir siyasi tavrı kendi içlerinde meşru kılabilmişlerdir.1982 yılındaki Lübnan işgalinde Hıristiyan güçlerle birlikte Sabra ve Şatilla kamplarında Filistinli çocuk ve kadınları öldüren Yahudi askerler muhtemeldir ki Nazi kamplarında soykırıma tabi tutulan insanların çocukları idiler.”

“Godkiller”ı “Adüvvallah” a dönüştüren nedir? Bugün meydanlarda “İsrail Adüvvallah” diye bağıran Müslümanlar gerçekten antisemit bir tutum mu sergilemektedirler? İslam’ın Yahudiliğe düşman olduğu söylenebilir mi? Nazizm faciası “mazlum” İsrail’in “zulmünü” aklamak için yeterli mi? İsrail Nazilerin yaptığı soykırımın intikamını neden İslam’dan alıyor? İlla bir husumet aranacaksa bu Hıristiyanlıktadır. Antisemitizm Hıristiyanların genlerine işle(n)miştir. Hz. İsa’yı çarmıha gerdiklerinden “Godkiller” yani Tanrı katili diye anılmışlardır. Hıristiyan toplumuna entegre olmalarına izin verilmemiş toplumdan soyutlanarak gettolara mahkûm edilmişlerdir. İsrail bunun acısını neden Gazze’den çıkarıyor? Gazze’nin herhangi bir Ortaçağ gettosundan ne farkı var? Gazze’ye örülen duvarlar Yahudi zihniyetinin kendini Dünya’dan soyutladığı duvarlar gibi. Avrupalılardan gördükleri zulmün intikamını İslam Dünyası’ndan alıyor. Avrupa antisemitizmi İslam’a ve Müslümanlara ihraç etmek istiyor. Antisemitizm ve Antisiyonizmi aynı potada eriterek İslam Dünyası’nda büyük bir Yahudi karşıtlığı oluşturmak istiyor. Yahudi karşıtlığıyla Siyonist karşıtlığı aynı şey midir? Şüphesiz hayır. Ancak bu iki kavram arasındaki ince çizgiyi çok iyi ayırt etmemiz lazım. Zira Avrupa’nın son ihraç metaı bu. Antisemitizm İslam Dünyasını bekleyen önemli sorunlardan biri. Ahmet Davutoğlu bundan sonra ise Siyonizm’deki üstün ırk mitini açıklıyor:

“Etnik üstünlük ve seçilmişlik dogmasını nesilden nesile aktaran toplumlarda bu ikili tavrın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu dogma bu toplumları zayıf oldukları dönemde başka toplumların baskıları karşısında mağdur ve barışsever, güçlü olduklarında ise hâkim ve baskıcı kılabilmektedir. Benzer bir çelişki Hint yarımadasında tam bir etnik üstünlük dogması ile kast sistemini kuran Ari ırkının tecrübesinde de görülebilir. Bu dogmanın dini bir temel ile meşru kılınmış olması çelişkiyi daha da bariz kılmaktadır. İnsanoğlunun aynı anne ve babadan (Âdem ve Havva) geldiği inancı ile Beni İsrail’in seçilmişliği ve tarihi misyonu inancını aynı potada mezcetmeye çalışan Yahudi öğretisi biyoloji ile tarihi karşı karşıya getirmektedir. Nazizmin etnik ideolojisine karşı insanoğlunun eşit olduğu fikrini mizah ile ortaya koymaya çalışan Şarlo------- ile Filistin’de acımasız bir etnik arınma gerçekleştiren Yahudi liderler aynı geleneğin ürünüdürler. Bu geleneğin tarih içindeki dönüşümlerini ortaya koymadan İsrail’in bugünkü Ortadoğu realitesi içindeki yerini Barış Sürecinin içindeki yerini ve Barış Sürecinin bu çerçeve içindeki anlamını kavramak mümkün değildir.”

Üstün ırk miti ne kadar gerçekçi? Âdem ve Havva kıssasını anlatan Tevrat’tan nasıl olur da bir kısım toplulukların diğerlerinden üstün olduğu hükmü çıkarılabilir? Madem ki bütün insanlar aynı anne-babadan gelmiştir; öyle ise Yahudi ırkını üstün yapan nedir? Kendinden farklı olanları insandan saymayan bir düşünce elbette ki antipati uyandırır. Irkçılık hangi düşüncede olursa olsun yanlışlıklarla ve haksızlıklarla dolu bir akımdır.Antisemitizmdeki Yahudi aleyhtarlığı ne kadar bağnaz ve katı ise Siyonizm’deki Yahudi ırkının üstünlüğü ve ayrıcalığı fikri de o kadar katı ve bağnazdı.

“Yahudi tarihi Babil sürgününden İsrail’in kurulmasına kadar bir sürgün ve azınlık tarihidir. Yahudi kimliği ve toplum psikolojisinin oluşmasında bu tarihin önemli bir payı vardır. Özellikle 1179 yılındaki 3.Lateran Konsili’nin Yahudilerle birlikte yaşamaya cüret eden Hıristiyanların aforoz edileceğine karar vermesi getto sisteminin dini temelini oluşturdu. Yahudileri şehrin diğer kesimlerinden duvarlarla ayrılmış bölgelerde yaşamaya zorlayan ve bu bölgelerden çıkışı ancak belli zamanlarda özel izinlere bağlayan bu sistem hem antisemitizmi hem de Siyonizm’i besleyen sosyal bir temel oluşturmuştur. Yaşadıkları bu tecrübe Yahudileri bir taraftan Kehillot adı verilen kuvvetli iç organizasyonlara, diğer taraftan muhtemel tehlikelere karşı güvenli ve bankerlik gibi hareket kabiliyeti yüksek ekonomik alanlara yöneltti.”(X)

Yahudiler yerel ama evrensel bir hâkimiyet kurmak için rejimi ne olursa olsun her ülkede hâkimiyet kurmak için ülkenin finansal ve siyasal yapısını ele aldı. Örneğin borsa. Böyle manevra kabiliyeti yüksek alanlar ülkedeki hâkimiyeti pekiştirmek için önemli bir etken oluşturdu.

Sonuç olarak Yahudi düşüncesi doğrudan doğruya antisemitizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yerellik ile evrensellik arasındaki gerilim Yahudi toplumunda farklı bir dinamizm oluşturmuştur.

Mehmer Beşer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder